Türkiye’de tarımın gelişmesi için sürdürüler çalışmalara, çiftçilerin yapısının analizi de katkı sağlıyor.
Cargill’in 1000 Çiftçi 1000 Bereket programı kapsamında yapılan araştırmanın sonuçları açıklandı. Buna göre, çiftçilik aile işi olsa da toplumsal cinsiyet ilişkileri kadını ev içi rollerle tanımlamaya devam ediyor.
Erkek tarımı yürütürken kadın geri kalan bütün hayatı organize ediyor, lojistik desteği sağlıyor ancak omuzlarındaki fazla yük yeterince anlaşılmıyor.
Kadın çiftçiler daha titiz
Bir şekilde işin başına geçen kadın çiftçilerin “daha titiz, daha sabırlı ve makul olacakları” için bu işi erkeklerden daha iyi yapabilecekleri düşünülüyor. Evde, tarlada, hayatın ve üretimin her aşamasında olan kadınların gücü, azmi ve yeteneği ise başarı hikayeleriyle taçlanıyor. Programa katılan kadın çiftçiler, “İnsan ne yapmak istediğini bilince ve kararlı olunca karşısında hiçbir şey duramıyor. Kadınlar olarak kendimize daha fazla güvenmeliyiz.” ifadelerini kullandı.
Dünya Gıda Günü’nden bir gün önce kutlanıyor
Her yıl 15 Ekim’de kutlanan Dünya Kadın Çiftçiler Günü, kadınların kırsal ekonomideki hayati rolüne dikkat çekmek için 16 Ekim Dünya Gıda Günü’nden bir gün önce ilan edilmesiyle de önem taşıyor.
“Türkiye’de tarım, cinsiyet ayrımcılığının en çok hissedildiği alan”
Tarımsal süreçte kadınların nasıl bir rol üstlendiğinin ele alındığı araştırma kapsamında, 1000 Çiftçi 1000 Bereket programına katılan 34’ü erkek, 10’u kadın toplam 44 kişiyle telefonla ve çevrim içi ortamda görüşüldü. Sonuçlar, Türkiye’de tarımın cinsiyet ayrımcılığının da en çok hissedildiği alan olduğunu, kadının tarımdaki rolünün yeterince öne çıkmadığını, ataerkil sosyokültürel yapı nedeniyle, tarımsal üretimde özneden ziyade süreçteki takviye kuvvet gibi görüldüklerini ortaya koydu.
Çiftçiliğin devamı ailede erkek çocuk üzerinden tasarlanıyor
Ortaya konulan sonuçlara göre, çiftçiliğin devamı ailede kız çocuk değil erkek çocuk üzerinden tasarlanıyor. Kız çocuğunun evlenip bir başka erkekle yeni bir aile kuracağı düşünüldüğünden, ilişkili bir meslek edinse bile aileye doğrudan katkısının olmayacağı düşünülüyor. Kıyı bölgeleri ve Çukurova’da kadınlara inananların sayısı daha fazla. Bir şekilde işin başına geçen kadınların “daha titiz, daha sabırlı olacakları” için bu işi erkeklerden daha iyi yapabilecekleri düşünülüyor.
“Tek hayalimiz tarlalarda üretimi devam ettirebilmek”
Ziraat mühendisliği okuyana kadar tarımın kolay yapılan bir iş olduğunu düşündüğünü söyleyen Yağlıkara, “İşin içine girdikten sonra toprağın ne kadar çok emek istediğini, işin çok daha ciddi olduğunu kavradım. Pandemi olunca hepimiz önce sağlığımızı korumaya çalıştık, bir de gıdadan vazgeçemedik. Gıdanın geleceği de tarıma bağlı. Bu yıl üniversitenin çiftliğinde staj yaptım. İlk o zaman gerçek anlamda toprağa değdim ve bakış açım değişti. Toprağa değince huzur buluyorsunuz. 3.5 yaşında kızımız var, şimdiden ona tarla sevgisini aşılamaya çalışıyoruz. Eşim de ben de işimizin devam etmesini istiyoruz. Tek hayalimiz tarlalarda üretimi devam ettirebilmek.” diye konuştu.
“Toprağın asıl sahibi kadınlar”
Cargill Gıda Türkiye, Orta Doğu, Afrika ve Hindistan Kurumsal İlişkilerden Sorumlu İcra Kurulu Üyesi Arzu Örsel de kadınların tarımda sürdürülebilirliği sağlamada da önemli rol üstlendiğini söylerek, “Çiftçi ailesinde toplumsal cinsiyet ilişkileri kadını ev içi rollerle tanımlamaya devam etse de kadınlar tarımın görünmeyen gücü. Tarım geleceğimiz için ne kadar önemli ise kadın çiftçiler de bir o kadar önemli. Toprağın asıl sahibi kadınlar, üretimin arka planındaki lojistiği de, mahsulün konserve, salça, yoğurt gibi katma değerli ve sürdürülebilir ürünlere dönüşmesini sağlayan da yine kadınlar. Sosyokültürel nedenlerden daha az ön plana çıkıyorlar belki ama bu işlere girdikten sonra erkeğe göre daha başarılılar. Tarımda kadınların güçlendirilmesi ülkemiz ekonomisine de büyük katkı sağlayacaktır.” diye konuştu.